30 Kasım 2011

Terzi Sendromu...


“Ne kadar çok şey bildiğiniz değil, ne kadar çok şeyi unutabildiğiniz önemlidir”

En çok karşılaştığım durumlardan ve sorulardan birisini bugün sizlerle paylaşmak istiyorum. Sanırım insanoğlunun ana temel sorunlarından biri. Çok şey bilip uygulayamamak. Halk dilinde ki açılımı “Terzinin söküğünü dikememesi”…
“Yasemin hanım tüm bu bilgilere sahibim ama niçin yapamıyorum” o kadar çok duyduğum sorulardan biri ki, kişinin daha cümleye başlamadan aldığı vücut dili ne soracağını tahmin etmeme sebep olur. Emin bir duruş, hafif yana yatılmış baş pozisyonu, hafif ağız burularak yapılan konuşma tarzı. Bu, lütfen bana, benim bilmediğim bir şey söyleyin ifadesi… “Her şeyi biliyoruz ama yapamıyoruz niye” ?

“Hiç düşündünüz mü problem bekli de her şeyi biliyor olmamızdır. Her gün yeni bir şeyler öğreniyoruz. Hem de her gün.  Zayıflama, ruhsallık, yemek pişirme, bilgisayar, ilişkiler, insanlar vs… Her konuda her şeyi öğrenmek istiyoruz. Hem de her şeyi. Ne kadar çok bilgi alacağımızla ilgileniyoruz.
Bu aralar bilgisayarım bozuldu. Değiştirme konusunda biraz inat ediyorum. Her şeyi yapabiliyor düşüncesindeyim. Tamam her şeyi demeyelim ama en azından şimdilik internete giriyor. Bilgisayara bağlanması için birkaç cihaz aldım. CD okuyucu, harici bellek vs. Aldığım donanımlar harikaydı. Fakat minik bir ayrıntıyı gözden çıkartmıştım. Takacağım bilgisayar;? Aldığım cihazlar gayet iyi çalışıyor fakat hangi bilgisayarda iyi çalışıyor sorusunu atlaşmışım. Benim bilgisayarımda bu cihazlar çalışmıyor. Sistem hata veriyor. Sorun cihazlarda değil benim bilgisayarımda. Tıpkı hayatlarımızda olduğu gibi. Onca bilgi, onca eğitim, onca karışım… bunları kimin uygulayacağı hepsinden daha önemli. Ne bildiğimiz değil neyi unutacağımız önemli. Nasıl yani diyebilirsiniz. Bilgisayardaki gibi, bilgiyi hangi zihne takacağınız önemli…
Yeni eğitimler, felsefeler, teknikler, zayıflama metodları, sigara bırakma yöntemleri, kuantum teknikleri vs. ile zihnimizin donanımını artırmaya çalışıyoruz. Bir sürü bilgiyi zihne yüklüyoruz. Ama bir şeyi göz ardı ediyoruz. En mükemmel karışımları bile öğrensem sonra dönüp “ben nasıl olsa yapamam” “iradesizim” “kafam almıyor” “şansım yok”  dediğim an her şey bitiyor. Bilgi var ama onu uygulayacak olan beyin hata veriyor. Bilgiyi zihne takıyorsun, zihin ben nasıl olsa iradesizim dediği an o bilgi çalışmıyor. İradesiz olduğumu unutmam gerekiyor. Defalarca yaptığım korkaklıkları unutmam gerekiyor. Daha önce başarısız olup bir daha yapamayacağıma inandığım inançları unutmam gerekiyor. Yaşlandığımı, bedenimi, yaşantımı, acizliklerimi unutmam gerekiyor. Yoksa bir bakmışsınız aradan yıllar geçmiş siz hala kurstan kursa koşuyor, eğitimden eğitime sürükleniyorsunuz. Hala dolmadınız mı? Neden bu kadar uğraş?  Siz ruhunuzu ve zihninizi değiştirmediğiniz sürece kimse size, yeni bir şey katamayacak. Kimse size sizdekinden daha fazlasını tıkıştıramayacak. Siz unutmadığınız sürece size onun tersini inandıramayacaklar. Dünyanın en önemli eğitmenlerine gidin, en önemli guruları ile çalışın, o size yapabilirsin dediğinde siz yapamadıklarınızı hatırladığınız an zamanı durdurduğunuz an olacak. Her şey zihinde olup bitiyor. Eğitmenleri beğenmeyip, evinizden kilometrelerce uzağa gideceksiniz belki. Evinizden kilometrelerce uzakta yine kendinle birliktesindir. Guru anlatır, sen kendini unutmamışsındır. Guru her gün anlatır, ve sen kendini unutmak yerine kendini doldurmaya çalışırsın. Dolmaz bir türlü o kap, guruyu beğenmez sonra başka bir tapınağın kapısını zorlarsın. Sonuç değişmez.
Zayıflama merkezi seni zayıflatamamıştır, sen başka bir diyetisyene gidersin, olmaz yeni çıkan diyeti denersin, o da olmaz yeni bir yöntem çıkmış der onun peşinden gidersin, hepsi başka bir şey söyler ama sen hep aynı şeyi bilirsin. Kendini bilirsin, unutamamışsındır. “Genetik şişmanlığını”, “Hastalıklarını”, “ne yaparsan yap kilo alacağını” “oburluğunu” Ve her yanlışta kendine döner gördün mü bak dersin. Yine başaramadın, yine iradesizsin. Bu söylem kibar dildekidir. Esasında kendine bu kadar kibar davranmaz “Tutamadın yine o koca boğazını” der geçer gidersin. Yine… yine.. Yine kelimesi ne kadar önemli bir ipucudur ki, yani şu demektir; geçmişte olmadı şimdi de olmadı. Yani geçmişi hala geleceğinin önünde tutarsın. Unutamamışsındır yaşadığın rezillikleri, başarısızlıkları, yenilmeleri. O zaman yeni bir şeyler nasıl katacaksın kendine. O aşk, o keyif nasıl bütün bedenini bürüyecek. Nasıl kendine keyifle sarılacaksın. En önemlisi nasıl kendin olacaksın? 

Yeni donanım yüklemek istiyorsan, eski donanımını iptal etmen gerekir. Yeni bilgi yapabilirsin derken eskisi yapamazsın der. Yenisi sevebilirsin derken, eskisi sevmek acıtır der. Yenisi hayata yeni bir sayfa açmak lazım derken, sen hayat zordur, para kazanmak zordur dersin. İki sistem aynı bünyede çalışmaz. Kendi özelliklerini sen çok iyi bilirsin ve şimdi onları iptal etme zamanı. Kim olduğunu unut ki, kime dönüşmek isteyeceğin kalsın geride. Seni çirkinleştiren tüm özelliklerin aklına geldiğinde kocaman bir iptal demek gerekir. Kocaman bir İPTAL.... Evet biliyorum her gün onlarca kişi sana kim olduğunu hatırlatıyor. Herkes sana yapman gereken sorumlukları ve görevleri söylüyor. birileri sana kim olduğunu hatırlattığında onlara da kocaman bir İptal. Sen nasıl olsa başladığın işi yarım bırakırsın, sen çabuk yorulursun, sen çabuk sıkılırsın, metabolizman yavaş, sen yavaşsın vs. dışarıdan gelen her şeye iptal. Siz zaten biliyorsunuz bunları! zaten amaç bunları değiştirmekse tekrar tekrar duymanın anlamı yoktur. Dışarıda ki sesler size kim olduğunuzu her gün hatırlattığında siz değişmezsiniz, siz daha çok siz olursunuz. Siz daha çok kim olduğunuzu hatırlarsınız. Her gün sadece, bir kez daha hatırlarsınız. İstediğiniz bu değildir ki... Siz değişmek istersiniz, değişmenin yolu unutmaktan geçer.
Sadece dış seslere iptal demek yetmez aynı anda tüm iç seslere de iptal demeniz gerekir. İçeriden kendi kendinize söylediğiniz çoğu şeye. Her gün hiç düşünmeden kendinize hatırlattığınız geçmişinize...
İçeride sürekli konuşan hiç durmadan konuşan birileri var. bana kim olduğumu hatırlatıyor. Kendimin özgüvensiz olduğunu söylüyor, bir işe başlamadan önce “kendini rezil etme” diyor, tam zayıflamaya karar verdiğimde “of yine mi kaç kere denedin olmadı işte” diyor. Sürekli konuşuyor, “Doğru zamanı bekle” diyor ama o doğru zaman hiçbir zaman gelmiyor. Bazen içeride ki seslerden sıkılıyoruz. Bu sesler yiyip bitiriyor bizi. Onlara da kocaman bir iptal demek lazım
Dış sesler ve iç sesler... hepsine teşekkür edin, söyleyin onlara, artık size ihtiyacım yok, artık kendimin ne olduğunu biliyorum. Yıllardır o kadar çok konuştunuz ki, kendimin ne olduğunu öğrendim. Ben bir gün hata yaptım, iç ses sen, on gün konuştun. Hep ne olduğumu yada ne olmadığımı hatırlattın. Teşekkür ederim artık hatırlamaya değil, unutmaya ihtiyacım var. Söyleyin bunları iç seslerinize, artık sizi rahat bıraksınlar. Kendinizle baş başa kalın, tüm evren ve tüm doğanın yaptığı gibi kendinizle kalın, kendi keyifli müziğinizi dinlediğiniz yüreğinizle kalın. 
Hayalinde aradığın kişi kim?  Buluş yolunda önce kendini unutman, kendine verdiğin tüm o yanlış kalıpları ve sınırlandırıcı inançları unutman gerekir. Önce unutuş gerekir, sonra bulmak istediğiniz kişinin zihniyle dünyaya bakmak gerekir. Olmak istediğiniz kişiyi ancak onun gözüyle bulabilirsin. Meydan okuyan biriyse, bir korkak gibi kararları vermek ancak korkak birini bulmayı getirir.
Eskiyi unut ki kendini bulma yolunda yeni bir yolculuğa çıkabil.  Sonra olmak istediğin şeyin gözüyle dünyaya bak. Ödülleri cezaları buna göre koy kendine, seçimlerini olmak istediğin kişinin gözüyle yap, arayışına tutsaklığını bırakarak başla, Tanrının, Yaradanın, Allahın, evrenin, varoluşun, gözüyle bak insanlığa, hayallerini, umutlarını ve en önemlisi kendine. O zaman hiçbir şey çok gelmeyecektir, o zaman hiç bir şey için acaba ben bunu hak ettim mi diye sormayacaksın.
Mumların mükemmelliği, meyvelerin lezzeti, detoksun itinası, tapınağın ne kadar uzakta olduğu değildir, seni değiştirecek olan, unutabilme gücündür.

Eskiyi iptal etki, yeniyi yükleyebilesin...

28 Kasım 2011

Cosmopolitan Dergisinden (Bölüm 2 Detoks)

O zaman keyifli bir detoks için yapmamız gerekenleri özetleyelim.

Detok;
Bol meyve (Diyet yapmıyoruz. Meyvelerin cinsi ve miktarı sizin hafifleme duygunuzla paralel olmalı;)..)
Bol su (Düşünün ki kirli bir havuzunuz var. ne kadar çabuk temizlensin istiyorsunuz. İşte sırrı bol suyla, toksinlerin atılımını hızlandırmak)
Bitki çayları (Hadi biraz da bağırsakları ve dolaşımı sevindirelim. Bana sorarsanız denemediğiniz tatmadığınız bitki çaylarını deneyebilirsiniz. Ve ayrıca kaynattığınız bitki çaylarını biraz soğutup, içerisine bol buz koyup harika bir karışım elde edebilirsiniz. Üzerine minik bir şemsiye koymayı unutmayın. )
Meyve suları
Meyve kuruları (Belki denizden çıktıktan sonra bir iki kuru üzüm harika olabilir. Veya çayınızı kayısı ile içiyor olmanın mutluluğunu deneyimlersiniz.)
Maden suyu


Detoks sırasında bol su içmeye özen gösterin. Böylelikle bedeninizde ki kirli su çok daha hızlı temizlenir. Meyvelerden kocaman bir meyve salatası yapabilir, dilerseniz ısırarak ta yiyebilirsiniz. Bitki çayları ile sıcak ya da soğuk alternatifler yaratabilirsiniz. Meyve suları eğer mümkünse taze sıkılmış olsun. Böylelikle sadece vitaminini değil aynı zamanda onun topraktan gelen harika enerjisini de bedeninize almış olursunuz. Bu yapacağınız kür dilerseniz yarım öğünlük, dilerseniz bir günlük olabilir.

Gün içerisinde yapacağınız minik bir detoks size kendinizi harika hissettirebilir. Fakat bedeni temizlemek sadece meyvelerle değil aynı zamanda gün içerisinde yapacağınız minik seromonilerle de olur. Hafiflik duygusunu hissetmek için sadece meyvelere yüklenmeyin. Aynı zamanda düşünceleriniz, ruhunuz ve zihninizde  bu bütünün içerisinde olmalı. Detoks öncesi çarşaflarınızı değiştirerek yattığınız yerin enerjisini yenileyebilirsiniz. Yaz ayında mis kokulu yeni serilmiş bir çarşaf  tatlı bir uykunun etkisini artıracaktır. Alacağınız keyifli duşlarla zihin egzersizlerini birleştirebilirsiniz. Böylelikle bedeninizde yaşayacağınız arınma duygusunu iki katına çıkartabilirsiniz. Duş alırken sadece bedeninizi değil aynı zamanda, zihninizde birikmiş kirli düşüncelerinizi, gözlerdeki yorgunluğu, çöp gibi olan midenizi, bağırsaklarınızı temizlediğinizi düşünün. Yani sadece bedeninizi değil sanki bedeninizin içerisini de arındırdığınızı hayal edin. Bu detoksunuzun kalitesini artıracaktır. Ve aynı zamanda  güzel bir masaj, kese, maskeler bu detoksu eğlenceli hale getirir. Böylelikle sadece bedeninizi değil aynı zamanda ruhunuzda da hafiflik duygusu yaratmış olursunuz. Yaratıcılığınıza güveniyorum.



Yasemin Soysal: Anlatacaklarım bitmedi devam edeyim istedim...

Yasemin Soysal: Anlatacaklarım bitmedi devam edeyim istedim...: Bir süredir içsel sessizliğimdeyim. Hani bilirsiniz, bazen insanın öyle zamanları vardır ki her şey üst üste gelir. Ölümler, taşınmalar, mis...

27 Kasım 2011

Cosmopolitan Dergisinden...

Bir Demet Yaz...
  
Yaz başında Cosmopolitan dergisi için özel bir yazı hazırlamıştım. Uzun bir yazı fakat bölüm bölüm sizlerle paylaşacağım. Böylelikle dergideki yazıyı kaçıranlar buradan takip etmiş olur ;)

Yaz... Keyifli, eğlenceli, ruhu güzel yaz ayı. Yazın nasıl beslenmeliyiz sorusu aklıma geldiğinde, taze köy biberlerini, yeni kızartılmış patlıcanları, üzeri bol domatesli şakşukaları, yeni kesilmiş salatalık kokusunu, yoğurdun içerisinde aşk yaşayan sarımsağı hayal ediyorum. Sabah kahvaltısında yenen köy domateslerinin,  zeytinyağı ile olan o harika karışımını, yanına koyduğumuz sivri biberi gözümde canlandırıyorum. Hele hele o sıcaklarda kenarda bekleyen soğuk karpuzun tadını, beyaz peynirle olan dansını düşünmeden edemiyorum. Benim için yazın yenilen o harika yemekleri hayatımdan çıkartmak sanırım deniz kenarında yaşayan bir kum tanesinin, bir inşaat kumuna dönüştürülmesi gibi olur. Bu noktada hayatın tadıyla, güzel bir fiziğin birlikteliğini isteyenlerdenseniz, bedeninizin ne istediğine kulak vermeniz gerekir. Bedenim benimle birlikte aynı yemekleri yemek istiyor mu? Sanırım bu önemli bir soru. Yaz ayının o sıcağında bazen tazeliğimizi korumak ve bazen de bu harika lezzetlerle günümüze keyif katmak istiyoruz. Sanırım işte tam da bu noktada biraz daha bedenimizde hafiflik duygusu yaratabiliriz. Nasıl mı?

Bedenimizle yemek yediğimiz bir yaz ayı bize kendimizi çok daha iyi hissettirir. Hem damak tadımızı hem de hafifliğimizi koruyabiliriz. Öncelikle bu süreçler içerisinde minik detokslar yapabiliriz. Bu detokslar sadece daha keyifli yemekleri yiyebilmek için yapılan minik temizliklerdir. Evet biliyorum çok daha ağır detokslar var, fakat size anlatacağım bunlardan bağımsız daha hafif, eğlencemizi bozmayacak, bizi yaşamdan alıp götürmeyecek detokslardır.

Yaz aylarında hayatımıza  rengarenk giren Meyveler hem lezzetleri hem de görünüşleri ile bir ziyafet sofrasını andırabiliyor. İşte yapacağımız detokslar meyvelerle, bol sularla, meyve suları, buz gibi bitki çayları ile olacaktır. Tabi burada ki en önemli nokta detoksu ne zaman yapacağınızı, bedeninizin size söylemesidir. Yani yaz ayının o kavurucu sıcağında bedeninizde hissettiğiniz ağırlık duygusu, yoğun ter kokusu, zindelik duygusundan uzak olma hissi sanırım ilk sinyaldir. Eğer bedeniniz biraz mola vermek istediğini size bu sinyallerle anlatırsa sanırım detoks yapmak için harika bir zaman olur. İşte bu noktada bol meyve, meyve suları, soğutulmuş bitki çayları ve bol su ile tüm gün içsel bir temizlik yapabilirsiniz. Soğutulmuş bitki çayı diyorum sanırım ben sıcak içmek istemezdim. Ama siz dilerseniz sıcakta içebilirsiniz.
Bu detoksu en fazla 3 gün yapmanızı öneririm. Genellikle detoksu 3 günlük kürler halinde uygulamak iyidir fakat bizim burada ki amacımız hafiflemek olduğu için detoksun süresi sizin bedeninizde hissedeceğiniz hafiflik duygusu ile paralel olmalıdır. Diyelim ki bir iki gündür hep ağır gıdalar tüketiyorsunuz, o zaman bir günlük veya iki günlük bir detoks yapabilirsiniz. Tabi bu noktada hep bedeninizle iletişimde olmanız gerekecek. Hafiflik duygusunu tüm ruhunuzda hissettiğinizde normal düzeninize geçebilirsiniz. Ya da diyelim ki akşam harika bir kokteyle veya düğüne katıldınız, gecenin keyfini çıkartayım derken yemekleri biraz fazla kaçırdınız. Üzülmeye ya da mutsuz olmaya gerek yok. Şişmanlık ya da sağlıksız bir beden anlık olaylardan değil bir süreçten oluşur. İşte bu noktada ne kadar hızlı bu duygudan çıkıyorsunuz bu çok daha önemlidir. İşte böyle geçen bir gecenin ardından hemen yarım günlük bir detoks yapabilirsiniz. Bu ertesi gün kendinizi harika hissetmenize sebep olur.

26 Kasım 2011

Anlatacaklarım bitmedi devam edeyim istedim...

Bir süredir içsel sessizliğimdeyim. Hani bilirsiniz, bazen insanın öyle zamanları vardır ki her şey üst üste gelir. Ölümler, taşınmalar, misafirler, insanlar..vs hah işte tam olarak öyle bir dönemdeydim. İçimde bir sürü kelimenin biriktiği bir anda, blog açma fikri ile uyandım. İnternet sitem ve diğer bir sürü sanal iletişim ağım varken blog nereden çıktı diyebilirsiniz. Komik gelecek ama oralara sıkışmış hissettim kendimi.


Sanırım bu duygu bu aralar bir yere kaçamamış olmamdan. Geçen gün Nat Geo seyrederken. (Geçen gün dediğime bakmayın zaten toplamda dört kanal seyrediyorum bunlardan üç kanal Nat Geo) Çin deki bir yemek okulundan bahsediyordu. Bir an acaba bir tapınaktaki meditasyon yapan insanlarımı gösteriyorlar yoksa gerçekten yemek okulumu diye duraksadım. O manzara, insanlar, kültürler, yemekler... yine beni benden aldı. Hemen internetten araştırma yapmaya başladım, fiyat, uçak, ücret..vs yetmedi mail atıp iletişime geçmek için ne varsa gerçekleştirdim. Acaba tüm bunları kaç dk içerisinde yaptım bilmiyorum. Bir an valizi toplamamak için kendimi zor tuttum. Hani uyuşturucu bağımlıları vardır ya, elleri titrer. Tam olarak o durumdaydım diyebilirim. 

Sonra camın önüne gelip, yapman gerekenler var ve şimdilik kalmalısın. Söz veriyorum sonrasında nereye istersen seni götüreceğim. Şeklinde bir anlaşmanın imzaları atıldı. Biliyorum ki, içeriyle anlaşma yapmazsanız her şeyi sabote edebilir. Ve bildiğim diğer şey sadece anlaşma yapmak önemli değildir, yaptığınız anlaşmayı eğer gerçekleştirmezseniz işte o zaman başınıza iş almışsınız demektir. Bunu bildiğim için mutlu bir şekilde bu anlaşmaya uydum. Çünkü sonrası benimde hoşuma gidecekti. Ama tabi ülke içerisinde küçük kaçamaklara izin var.  Baktım gidemiyorum en azından beni farklı diyarlara taşıyacak, bir blog açmaya karar verdim. Merak etmeyin yine zayıflama, değişim, farkındalık üzerine bol bol yazılar olacak. Ama farklı olarak çıkarmayı düşündüğüm farklı alanlarda ki kitaplarla ilgili de yazılar olacak. E biraz da gittiğim yolculukları size anlatmak istiyorum. Yaradana ve evrene yükledikleri anlamları, dünyanın bir ucundaki farkındalıkları taşımak istiyorum. Tabi izin verirseniz arada biraz da dertleşmek. Kitapları yazarken de aynı duygu var. Ne garip sanki kimse sizi seyretmiyor ve siz kendi kendinize yazıyorsunuz. Tıpkı bir günlüğe yazar gibi... Valla şuan çin'e gidememenin duygusu bir parça hafifledi... :)

Hepiniz hoş geldiniz...